50 yıl önce deşifre etti
Maria Schneider’ın Hikayesiyle Sinemada Kadına Yönelik Şiddet
Müjde Işıl – Sinema dünyasında kadınları hedef alan taciz, tecavüz ve şiddet suçlarını gündeme getiren Me Too hareketinden yıllar önce, Maria Schneider isimli bir kadın tek başına erkek şiddetine meydan okudu. Schneider’ın hikayesi, sinema dünyasındaki güç dengesizliğini gözler önüne seriyor.
Schneider, Bernardo Bertolucci ve Marlon Brando tarafından sömürülmüş, kendisine hastalıklı bir şekilde tecavüz sahnesi zorla çektirilmişti. “Paris’te Son Tango” filmindeki olay, Schneider’ın kariyerini mahvetmiş, uyuşturucu bağımlısı yapmış ve intihar girişimlerine sürüklemişti. Oysa Bertolucci ve Brando gibi erkek figürler, hiçbir ceza almadan kariyerlerine devam etmişlerdi.
Jessica Palud’un yönettiği, Schneider’ın kuzeni Vanessa Schneider’ın anı kitabından uyarlanan “Being Maria/Maria Olmak” filmi, bu karanlık olayı yeniden gözler önüne seriyor. Film, Maria’nın çektiği acıları ve sinema sektöründeki kadın düşmanlığını ele alıyor. Schneider’ın yaşadığı travmayı izleyiciyle buluşturan film, Cannes Film Festivali’nde prömiyerini yapmış ve dikkatleri üzerine çekmeyi başarmıştır.
Kadınların Ödediği Bedel
Filmin çekimleri sırasında yaşanan olay mı daha korkunç, yoksa Schneider’ın sonrasında maruz kaldığı zulüm mü, net bir şekilde belirlenemiyor. Kadın oyuncuların sürekli çıplaklık teklifleriyle karşı karşıya kaldığı bir sektörde erkekler hala rahatça yoluna devam edebiliyor. Kadınların hayatı mahvolurken, erkek oyuncular hiçbir şey olmamışçasına kariyerlerine devam ediyor. Bu adaletsizlik, sinema sektöründe hala varlığını koruyor.
“Maria Olmak” adlı film, kadınların maruz kaldığı zorlukları ve sinemadaki cinsiyetçi yaklaşımları gözler önüne seriyor. 50 yıl sonra dahi erkeklerin ders almadığı bir gerçek. Ancak günümüzde kadınların seslerini daha fazla duyurabildikleri bir ortam var. Bu film, bu sesleri yükseltiyor ve önemli bir mesaj veriyor.
Anamaria Vartolomei, “Maria Olmak”ta zorlu bir rol üstlenirken, karakterini başarılı bir şekilde canlandırıyor. Matt Dillon ise Marlon Brando’nun performansını sergilerken, adeta gerçeği yansıtıyor.